“The Last Duel” İncelemesi! (Spoilersız)

Yıllara meydan okuyan yaşayan efsane yönetmen Ridley Scott, Gladiator ve Kingdom of Heaven’dan sonra bir tarihi dram ile daha karşımızda: The Last Duel!

Film, 1300’ler Fransa’sında yaşanan gerçek bir olayı anlatıyor. O zamanlar Yüz Yıl Savaşları’yla boğuşan Fransız ordusunun iki parlak şövalyesinin, daha da önemlisi iki kadim dostunun sansasyonel bir olayla sınanmaları söz konusu. Jean de Carrouges ve Jacques le Gris, askeri ve siyasi alandaki rekabetleriyle içten içe yanıp tutuşurken, le Gris’nin Carrouges’un eşi Marguerite’e tecavüz ettiği iddiası bu ateşi daha da harlıyor. Filmin beni cezbeden en önemli özelliklerinden birisi, aynı hikayeyi bu üç kişinin bakış açısıyla en baştan ve tüm ayrıntılarıyla tekrar anlatması. Bu tarz anlatılara günümüz sinemasında fazla rastlayamıyoruz.

Olaya iki şövalyenin kendi egoları ve erkeklik gururlarıyla şahit olduktan sonra, gerçeğe en yakın haline Marguerite’in gözünden tanıklık ediyoruz ve Orta Çağ Avrupasında kadınların ne denli değersiz görüldüğü gerçeği bir kez daha suratımıza çarpıyor. Öyle ki, o dönemki erkekler için tecavüz bir hafta sonu hobisiyle eş değer. Bunu hazmetmiş kraliyet kadınları içinse tepki göstermek kabul dahi edilmiyor. Öte yandan kraliyet kanunları da pek farklı değil. Eğer tecavüze uğradığınızı iddia eden bir kadınsanız fakat bunu ispatlayamazsanız, diri diri yakılıyorsunuz. Bütün bu akıl dışı eylemlerin sürdüğü bir dünyada ne olursa olsun geri adım atmayan ve sesini tüm ülkeye duyuran Marguerite de Thibouville büyük bir takdiri hak ediyor. Neticede olaylar gelişiyor ve bir kadının tek başına adalet arayışının gölgesinde, iki adamın egolarının çarpıştığı “son düello”ya şahit oluyoruz. Bu sekanstaki koreografiyi ne kadar övsem hakkını teslim edemem. Son zamanların en başarılı dövüş sahnesiydi. Film, Orta Çağ tarihine ilgi duyan biri olarak benim için kelimenin tam anlamıyla bir görsel şölendi. 2 saat 32 dakika boyunca 14. Yüzyılda bulunmak, sinemayı neden bu kadar sevdiğimi bir kez daha hatırlattı.

Ne denilebilir ki. 83 yaşına da gelse, Ridley Scott piyasadaki çoğu yönetmene önünü ilikletecek bir yapıma daha imza attı. Hatta dürüst olmak gerekirse, The Last Duel bence bu senenin en iyi filmiydi.

Daha fazla film incelemesi için Radyo Hacettepe‘yi takipte kalın. (Tabi ki spoilersız)

Bu yazıyı paylaşın:
Sonraki yazı
Underdogs: Coyote Theory
Önceki yazı
Peki Şimdi Niye Bunu Yazdın?

Başlıklardan...