Aşk101

Şimdiye kadar bu konu hakkında yeterince bir şey okumadıysan gel, başlıyorum.

Öncelikle Netflix Türkiye yapımları arasında en iyisi olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü şimdiye kadar gördüğüm en uç yorumlarda bile mutabık olunan tek konu buydu. Diziyi izlerken bir kaç mantık hatası, bazı uyuşmazlıklar elbette yakaladım. Ama bundan önceki iki Netflix Türkiye işini düşününce, bu hataları hep “Bizim çocuklar (Netflix Türkiye??) bi’ şeyler yapmaya çalışmış işte ya ehehe” gibi bir duyguyla göz ardı etmeye çalıştım. En azından diğer iki diziye göre daha az hatalı, daha inandırıcı bir atmosfer yakalandığını söyleyebilirim. Ki bence zaten kıyaslama yapılacaksa “lise dizisi” kategorisindekilerle yarışması mümkün değil. Eşcinsel karakter içerdiği iddiasıyla RTÜK’e şikayet edilen bir diziyi, İspanyol yapımlarla değil diğer Türk yapımlarla kıyaslamak daha mantıklı ve gerçekçi olacaktır.

Evet, iyi niyet şovum bittiğine göre eleştirilere geçebilirim.

Dizi genel olarak ’17 yaşında yapılan hataların bütün hayatını büyük oranda etkilemesi’ üzerinden ilerliyor. Benim izlerken en rahatsız olduğum noktası da bu oldu açıkçası. Dizi bu açıdan işini iyi yapıyor. Bu fikri kabul etmek istemeyerek izledim. “Yoo etkilemiyo ki 🙂 hayır 🙂 etkilemiyo 🙂 bi kere :)” şeklinde tepkiler verdim hep içimden. Eğer sen de 17 yaşında, tabii ki, inanılmaz hatalar yaptıysan benzer hislere kapılacaksın, benden söylemesi.

Diziye gelen bazı eleştiriler arasında şimdiki akıllarıyla 17 yaşındaki çocukların kararlarını eleştirenlere rastladım. Ama kaçırdıkları şey, zaten bu mantıksız kararların anca o yaşta verilebileceğiydi. Bunu görmeden lise dizisi izlemek de ne bileyim…

Neyse sakinleşeyim de devam edelim.

Bunun dışında söylemeden geçemeyeceğim, çok tuhaf bulduğum bir noktası var. Bir insanın iyi mi kötü mü olduğunu görmek için yapılan yağmur testi. Adamın başka bir sürü falsosu varken hem de. Spoiler olmaması açısından içeriğine değinmiyorum. Ama zaten izlediysen sana da tuhaf geldiğine eminim. Hadi iyi insan olmayı bir şekilde ölçebiliyoruz diyelim. Başka yolu yok muydu bunun?

Ayrıca süresi kısa olan dizi yapmaya pek alışkın olunmadığı için bunun senaryodaki yansımalarını görmek mümkün. Süreyi az tutacağız diye karakterler birbirine şıp diye aşık oluyor. Altı doldurulamıyor. Karakterlerin kendi içindeki değişimleri de benzer şekilde bir iki olayla geçiştiriliyor. Öte yandan dizideki genç oyuncuların, büyümüş hallerini oynayanlara göre daha iyi rol yaptıklarını söyleyebilirim. İpek Filiz Yazıcı ve Selahattin Paşalı’yı da dizideki en inandırıcı oyuncular ilan ediyorum, onu da araya sıkıştırayım.

Yukarıda bahsettiğim gibi, eşcinsel bir karakter içerdiği iddiasıyla dizinin RTÜK’e şikayet edildiğini ve bunun üzerine dizi yayınlanmadan önce bazı sahnelerin silindiğini duymuş olmalısın. Fakat sinema sektöründen bazı isimler, diziyi yayınlanmadan aylar önce izlediklerini ve hiçbir sahnenin çıkarılmadığını söylüyorlar. Hangisi doğru şimdilik belirsiz, ama en azından bu sezonda Osman karakterinin hikayesi anlatılırken eksik bir şeyler kaldığı aşikar.

Her şeye rağmen karantina günlerinde beni şu anki gerçekliğimden koparıp lise yıllarıma götürdüğü için genel anlamda beğendiğim bir yapım oldu. İkinci sezonunu merakla bekliyorum…

Bu yazıyı paylaşın:
Sonraki yazı
The Rolling Stones’dan Sürpriz Şarkı!
Önceki yazı
Yeni Bir Çağ?

Başlıklardan...