Popüler kültürün köleleri adlı bir liste olsa eminim bir numaraya oturacak Frida Kahlo. Neredeyse her yerde gözümüze sokulmasından mütevellit; adını duymayan, portresiyle karşılaşmayan kalmamıştır. Sokaktaki amcayı çevirsek de sorsak; hani şu kafasına çiçekler tutuşturan, tek kaşlı, bıyıklı, orijinal bir tip diye tanımlasak, o da şıp diye anlar bence kimden bahsettiğimizi.
Peki Frida’da ne buluyoruz? Neye, neden hayran oluyoruz da günlük hayatta her yere onun portresini basıyoruz? Öncelikle Frida Kahlo figüründen insanlar ne görebilir ve neye hayran olur, bir kafa yormak lazım. Kimi için hayatındaki ruhsal ve bedensel zorluklarla mücadele eden güçlü bir karakter. Kimi için özgün, büyük bir ressam. Kimi için ise aşk acılarıyla donatılmış bir ajitasyon kaynağı. Tabii marjinalliği, feministliği ve farklılığıyla Frida’ya tutulan kesimi de atlamamak gerek. Hali hazırda bu söylediklerimin kaynakları da sosyal medyada yeterince karşımıza çıkıyor. Tabii çoğunlukla yaptığı resimlerle değil, alıntı niteliğinde Frida sözleriyle..
İdolündür, hayranlık duyarsın anlarız. Ama ne kimsenin bu sevdayı gözümüzü kanatırcasına göstermeye, ne de piyasanın Frida’yı her yere malzeme etmesine ve bize bıkkınlık yaşatmasına hakkı var diye düşünüyorum. Frida hayranlığını bir gösteriş olarak görmek de oldukça saçma. Hayranlığın arkasında da maalesef çoğunlukla Frida’nın yaptığı resimlerden çok yaşamı var. Yaşadığı acılara değil de bakış açısına özeniliyordur diye ummaktan başka, elden bir şey de gelmiyor.
Çoğu şeye gereğinden fazla anlam yüklediğimiz gerçeğiyle bir an önce yüzleşmeliyiz. Popüler kültürün büyüsüne kapılmamalı, çoğunluk beğeniyor diye mükemmel diye etiket yapıştırmamalıyız. Frida figürünün çok fazla ortada olması, gerçekten değerli olduğunu düşündüğüm bir olgunun sömürülmesinden başka bir şey değil maalesef..