Nobody Wants This: Tekrar hoş geldin Fleabag?

Geçen hafta siteye çok çalışmam gereken bir dönemde karşıma çıkan, The Good Place ve Brooklyn Nine Nine gibi sevdiğim dizilerden oyunculara yer vermiş A Man On The Inside hakkında bir yazı göndermiştim. (İncelemediyseniz okumanız tavsiye edilir şu noktada) Bu hafta da tıpatıp aynı şekilde bir yazıyla buradayım. Geçtiğimiz hafta, vize haftasıydı VE hastalıkla boğuşuyordum, daha öncesinde teyzemin önerdiği bir diziye başladım. Sanırım vize/final döneminde başlanan dizilerin daha keyifle izlendiği kanıtlanmış bir bilgi çünkü normalde çok romantik dizi sevmesem de bu diziyi birkaç gün içinde bitirdim… Nobody Wants This dizisinde de yine The Good Place oyuncularından bol bol görüyoruz. Başrolde de Kristen Bell bizi karşılıyor.

Kristen bu dizide, kız kardeşi Morgan ile gündelik konulardan, ilginç hikayelerden (özellikle başrolümüzün çıktığı berbat adamlardan) bahseden bir podcast’in ortak sahibi Joanne olarak karşımıza çıkıyor. Hayatlarındaki karmaşalar ve Joanne’in kişisel arayışları hem insanları eğlendiriyor hem de Joanne’in gördüğü kadarıyla insanlara safe place olabiliyor. Artık sağlıklı ilişki kararları vermesi gerektiğine karar veren başrolümüz gittiği bir partide şans eseri bir hahamla tanışır, Yahudiliğe dair tek bir şey bilmeyen agnostik karakterimiz bu ilişkinin bir geleceği olmayacağına emindir.

Sempatik haham, Noah ise Adam Broady tarafından canlandırılıyor, kendisinin Leighton Meester ile evli olduğunu öğrendiğimde yaşadığım şok, Gilmore Girls’te Dave Rygalski rolünü de üstlendiğini öğrenmemle KAT LAN DI. Her neyse, odaklanalım. Noah yaşadığı bir olaydan sonra küçüklüğünden beri haham olmak istemiş, Joanne’in aksine dinine oldukça bağlı birisi. Evliliğe giden, ailesinin onayladığı, oldukça ciddi bir ilişkisi varken (gayet haklı sebeplerle) bu ilişkiyi bitiriyor ve Joanne ile ortak arkadaşlarının ona “acımasıyla” davet edildiği partide karakterimizle tanışıyor. Birbirlerini tanıdıkları partide enerjileri öylesine uymuş ki birbirlerini sormadan edemiyorlar.

10 bölümlük romantik komedide birbirinden bu kadar farklı inançlara, yaşam tarzlarına, ailelere sahip olan karakterler sürekli olarak bunlar üzerinden farklı problemler yaşıyorlar, hepsinin üstesinden gelmek istenince oluyormuş gerçekten… Şarkılarıyla, mekân seçimleriyle ve birbirinden farklı karakterleriyle gayet keyifle izleyebileceğiniz bir yapıt.

Fleabag konusuyla benzemesi veya “Netflix klişeleri” üzerine eleştiriler görebileceğimi düşünerek girdiğim ekşi sözlükte bile beğenildiğini gördüğümde cidden şaşırdım, eğer siz benim düşündüğüm eleştirileri yapacak insanlardansanız boşverin, bu kadar ciddiye almayın dizi camiasını.. Ama bunların dışında kesinlikle güzel bir diziydi, umarım benim aksime sakin bir cuma akşamı içeceğinizi alıp saatlerce izler ve ders çalışmadığınız için pişmanlık duymazsınız. Diziyi bana öneren teyzeme çoook teşekkürler ve sizlere keyifli seyirler!

Kategori: Genel
Bu yazıyı paylaşın:
Önceki yazı
Hem iyi hem kötü hissettiren: A Man On The Inside

Başlıklardan...