A24: Sinemaya bi’de buradan bakın

Son zamanlarda sinema severlerin ve iyi ekran işlerini takip edenlerin buluştuğu ortak nokta olan A24’a daha yakından bakmak istedim. Çünkü bu stüdyodan çıkıp izlediğim ve beğenmediğim bir yapım henüz olmadı. Bu yüzden küçük bir araştırma yaptım gelin bu şirkete daha detaylı bakalım.

2012 yılında Newyork’ta Daniel Katz, David Fenkel ve John Hodges tarafından esasında bir film dağıtım şirketi olmak üzere kuruldu. Düşük bütçeli küçük yapımların üretilmesiyle kazanılan kazançlar ile daha farklı projelere yatırım yapılması sağlandı. Bununla birlikte şirket kendine keskin ve özgün bir stil çizmeye başladı. Özellikle bağımsız indie filmlerinin yapımcılığını üstlenen bu şirkette Hollywood’un çizdiği sınırların çok uzağında işler izliyoruz. Ün kazanmalarında önemli rol oynayan bağımsız korku filmlerini ‘’uçuk kaçık’’ diyebileceğimiz işleri A24 hemen portfolyosuna ekliyor. Bu durumda kendini tekrar eden Hollywood yapımlarından sıkılmış sinema severlere adeta yeni bir nefes aldırdı.

Hikaye anlatıcılığının özgürlüğü sayesinde film üreticileri, yaratıcılıklarının sınırlandırılmadığı bir biçimde yazarlıklarını keşfediyor. Öte yandan büyük yapım şirketlerinde ismi olanlar harici yönetmenlere pek verilmeyen, işleri üzerindeki serbest kontrol kendini tüm A24 filmlerinde gösteriyor. Böylece filmlerin her biri hem çok A24 hem de çok orijinal oluyor. Özellikle ‘’Moonlight’’ filminin başarısıyla adından 2016’da söz ettirmeye başlayan şirket son yıllarda ve oldukça kısa bir sürede Oscar dahil olmak üzere ödüllere ve izleme rekorlarına doymayan birçok film çıkardı. Bunların arasında; yayınladığı dönem küçük çaplı şok yaşatan Midsommar, 2023 Oscar adaylıklarını silip süpüren Everything Everywhere All At Once, Türkiye’de çekilen ve çok sevilen Aftersun, Greta Gerwig’in yönetmeliğini net bir şekilde ortaya koyduğu Lady Bird, uzun zamandır izlediğim en iyi korku filmlerinden olan Pearl ve bu yılın en çok beklenenlerinden Sofia Coppola’nın Priscilla filmi bulunmakta.

Gerek senaryoları, gerek yönetmen tercihleri, gerek sinematografisi, gerekse oyuncu kadrosu olsun çeşitliliğin ve kapsayıcılığın göze batırılmadan hikaye ve olay anlatımıyla bütünleştiği aynı zamanda tüm film ekibinin sanatsal kaygılarının ses bulabildiği bu yapımlar sayesinde bence özellikle daha genç yaştaki film severler kendileri ile çok bağlantı kurabildikleri bir yapım şirketi buldular.

Kendi adıma ekranda yeni kan olarak gördüğüm ve beni çok heyecanlandıran bu şirketin gelecek işlerinde de onlara kült yapımlar, başarılı gişeler ve bol ödüller diliyorum. Ben bu logoyu gördüm mü o filmi izlerim.

Bu yazıyı paylaşın:
Sonraki yazı
mitski ve yeni albümü: the land is inhospitable and so are we
Önceki yazı
Eylülde: Michelle Gurevich, Tamino ve bir sürü güzel şey

Başlıklardan...