Şahsına münhasır yönetmen Guy Ritchie’nin yeni filmi Wrath of Man (ya da diğer ismiyle Cash Truck), ülkemizde sinemalar kapalı olduğu için gösterime giremese de dünyanın birçok yerinde yayınlandı. Açıkçası filme hatta daha da önemlisi “kaliteli filme” hasret kaldığımız şu dönemde, “Wrath of Man”i çölün ortasında bir vahaya rastlamışçasına izledim ve hemen akabinde bu satırları kaleme aldım. Huzurlarınızda Jason Statham, Andy Garcia ve bir efsanenin oğlu Scott Eastwood’un rol aldığı “Wrath of Man”in incelemesi!
Her şeyden önce, Wrath of Man alıştığımız Ritchie filmleri gibi değil. Bunun şüphesiz en büyük nedenlerinden biri de 2004 yapımı Fransız filmi “Le Convoyeur”un yeniden yapımı olması. Normalde Guy Ritchie filmlerinin olmazsa olmazları İngiliz mizahı, absürt derecede özgün karakterler (bu bir övgüdür), bir an bile düşmeyen tempo ve olay örgüsüne başarıyla yedirilen hikaye anlatımı bu filmde yok denecek kadar azdı. Öyle ki kimin yönettiğini bilmeden izleseniz, Ritchie aklınıza büyük ihtimalle gelmez. Ancak kalburüstü bir yönetmen olmanın çeşitli getirileri de var. Bu filmi vasat biri çekmiş olsa, pazar akşamı televizyon filminden öteye geçemeyecekken, Ritchie filme karakter kazandırmış ve kesinlikle akılda kalmasını sağlamış. Ayrıca üç farklı olay örgüsünü birbirine teğet geçirip en sonunda bağlaması da takdire şayandı. Gel gelelim, finalini çoğu kişi gibi ben de beğenmedim. Tam gerilim ve hiddetin içine çekildiğiniz anda hikaye adeta oldu bittiye geliyor. Böylece zirveyi göremeden kendinizi bitiş jeneriğine bakarken buluyorsunuz.
Toparlamak gerekirse, yönetmenin şaheserleri olan “Snatch” ve “Lock, Stock and Two Smoking Barrels” ile mukayese dahi edilmez. 2020 yılında vizyona giren “The Gentlemen” ise nispeten dişine göre bir rakip diyebiliriz. Uzun lafın kısası, sinema tarihin en kıt dönemini yaşarken izleyicileri bu sanattan mahrum bırakmayan Guy Ritchie gibi isimlere teşekkürü bir borç bilirim.